Birçok prestijli ödüle layık görülen ve adından sıkça söz ettiren “Ölümün Tersi Arzudur” oyununun başarılı ekibi, oyun öncesinde gazetecilerle bir araya geldi. Yönetmen Engin Alkan ve oyuncular Pınar Yıldırım, Murat Göçmez, Sinan Çatıkkaş, günümüzdeki tiyato hakkında dikkat çekici sözlere yer verdiler.
Murat Göçmez, tiyatro ve televizyon arasındaki karşılaşmayı şu sözler ile ifade etti;
”Oyuncu seçen yapımlara karşıyım”
“Geçen yıl, dizi çekimleri nedeniyle bu oyunu çok az oynayabildik. Bir yapım şirketi, tiyatro için üç akşamımı ayarlamayacaklarını söylediği için projeden ayrılmak durumunda kaldım. Bu durum, genç konservatuvar mezunu arkadaşlarımız için çok daha zor. Bu ve benzeri sebeplerden seçim yapamaz hale geliyor ve sonuçta ne tiyatro ne de dizi yapabilecek alan bulamıyorlar. Ben celebrity oyunculara karşı değilim, ancak bu isimler gerçekten sanatın içinden gelmiş ve bu alana emek vermiş olmalı. Kimseyi “celebrity” diye suçlayamayız, sonuçta o yolculuk da bir hayli meşakkatli ve uzun. Ancak sadece takipçi sayısına göre oyuncu seçen yapımlara karşıyım. Aksi halde haksız rekabet kaçınılmaz oluyor.”
Yönetmen Engin Alkan, tiyatronun eskiden yıldızlara yarattığını şu sözlerle dile getirdi:
”Ticari tiyatrolar ayakta kalıyor”
“Şu anda ortada tam bir kaos var. Tiyatroda celebrity oyunculara olan talep hızla artarken, televizyon yapımcıları bu duruma izin vermiyor. Televizyonlarda işi olan oyuncular, yapımcıların birinci tercihi oluyor çünkü celebrity oyuncular üzerinden gişe güvencesi elde edilmek isteniyor. Tiyatro, eskiden kendi yıldızlarını yaratırdı. Şimdi ise televizyon celebrity’leriyle iş yapılmaya başlandı. Tiyatronun doğası gereği bir oyunun hazırlanması en az 40 prova gerektirir. Ancak televizyon ünlülerine dayanan projelerde bu süreç hızla kısaltılıyor ve işin niteliğinden ödün veriliyor. Sonuç olarak, ticari tiyatrolar ayakta kalıyor ama tiyatronun estetik ve düşünsel tarafı büyük zarar görüyor.”
Tennessee Williams’ın ünlü eseri “A Streetcar Named Desire”‘dan uyarlanan oyun, günümüz Berlin’de, Kreuzberg’de geçen ve Türkiye’den göç edenlerin hikayelerine odaklanan çarpıcı bir anlatı sunuyor.