Dilara Gönder'den Devrim Evin röportajı…
Mayıs'da Dilara Gönder'in Ters Köşe konuğu Devrim Evin oldu.
'Fetih 1453'ün 'Fatih'i Devrim Evin, Dilara Gönder'e verdiği röportajda dizi sektörüne neden küstüğünü ve yurt dışında Türkiye'yi nasıl temsil ettiğini anlattı.
İşte Devrim Evin röportajı…
Sohbetimize çekim konseptimizle başlayalım. Fotoğrafçılığa ilgin var mı?
Açıkçası pek yok. Özellikle akıllı telefonlar sayesinde herkesin bu alana ilgisinde bir artış oldu ama ben yalnızca birkaç sosyal paylaşım sitesinde, seyahatlerimde yakaladığım bazı kareleri paylaşıyorum. Bu furyanın biraz dışındayım denebilir.
Bu işin bu kadar popüler olmasında sosyal medyanın da payı var. Orada aktif biri misin?
Aktifim, evet. Özellikle Twitter'ı severek kullanıyorum. Günlük hayata ilişkin birçok gelişmeyi ve fikri de oradan takip ediyorum.
"YENİ PROJELER VAR"
Devrim Evin denince, çoğumuzun aklına 'Fetih 1453'ün başrol oyuncusu geliyor. Böyle bir filmden sonra neden seni dizilerde daha fazla görmüyoruz?
Daha çok sinema filmlerinde yer alıyorum. 'Fetih 1453', şubat 2012'de vizyona girdi. Aynı yılın kasım ayında, bu yıl vizyona giren ikinci filmim 'Yunus Emre Aşkın Sesi' için anlaşma imzaladım. Çekimler 1.5 yıl sürdü. Benim de hem devamlılık açısından, hem de başka nedenlerden ötürü başka bir proje almamam gerekiyordu.
"DİZİ YERİNE FİLM ÇEKMEYE KARAR VERDİM"
Yani dizilerde çok fazla olmamamın esas nedeni, uzun soluklu projelerde çalışmam. "Sezonda dizi çekeyim, yazın da bir film yaparım" diye düşünen oyunculardan değilim. Bir başka neden de, aslında ben 'Fatih' dizisini çekecektim malum. Fakat sonrasında bir anlaşmazlık oldu, ben de küsüp dizi yerine yeniden film çekmeye karar verdim.
"AHLAK DIŞI BİR TUTUMLA KARŞILAŞTIM''
Dizi sektörüne mi küstün?
Evet çünkü hemen filmden sonra bir dizi teklifi geldi. Fakat firmadan ahlak dışı bir tutumla karşılaştım. Hatta o konuyla ilgili dava bile açtım, hâlâ devam ediyor. Ben tiyatroda aktif bir oyuncuyum. Her yıl 2-3 oyunda yer alıyorum, aynı zamanda devlet sanatçısıyım. Bu nedenle "Dizi olmasa da olur" dedim ve film çekmeye devam ettim.
Sonrasında?
Bu sezon Tomris Giritlioğlu'yla bir projede çalıştım. Kendisi 'Hatırla Sevgili' döneminden beri benimle çalışmak istiyordu. Bugüne kadar tiyatro çalışmalarımı engellemeyecek dizi projelerine sıcak baktığımı söylemiştim hep, Tomris Hanım da projeyi bir şekilde bu şartlara uydurdu. Böylece 'Her Sevda Bir Veda' adlı dizide yer aldım. Şimdilerde yeni sezon için görüştüğüm önemli bir-iki iş var.
"PARAYLA İLİŞKİM SINIRLI"
Genelde tiyatrocuların dizide oynamayı seçmesindeki neden hep para olarak gösterilir. Söylediklerinden, senin böyle bir kaygının olmadığını anlıyorum.
Benim parayla ilişkim çok sınırlıdır. Hatta kazandığım parayı nereye yatıracağım konusunda bile asla bir planlama içinde olmam, etrafımdaki insanlara sorarım. Onlar da bu halime gülerler.[reklam]
Savruk musundur peki, kazandığını o gün yer misin?
Evet, savruğumdur. Dediğim gibi, ben devlet sanatçısıyım. Ölene kadar hayatım bu anlamda, devlet tarafından sübvanse edilmiş durumda. Bunun verdiği bir özgüven de olabilir savrukluğumun nedeni, bilemiyorum. Mezun olur olmaz kadro almış insanlardan biri değilim. Ancak üç-dört yıl sonra alabildim ve o dönemde de dizi çekmedim. Şehir Tiyatroları'nda yevmiyeli oyuncu olarak çalışıyordum.
Mesleğinde şu anda bulunduğun nokta ideallerinle örtüşüyor mu?
Türkiye'de tiyatronun bulunduğu durum pek iyi değil. Opera ve baleyi, aynı zamanda koroları da kapsayan bir kapatma sürecine girildi. Biz de bu değerlerin kapatılmaması için direniyoruz şu anda. Size bir örnek vereyim; benim tek kişilik oyunum 'Lazaritsa'; Türkiye'nin yanı sıra Bulgaristan, İngiltere, Moldova gibi ülkelerde oynanmış, henüz belli olmamakla birlikte , Seattle'a gidecek bir oyun. Yani Türkiye'nin sanatını yurt dışına da götürüyorum. Bu önemli bir sorumluluk. Bunun için kurumların da kapanmaması lazım.
"RENKLİ BİR ADAMIM"
Karamsar mısındır?
Bir ara öyle görünmüş olabilirim. Ama hayır, renkli bir adamım, hiç karamsar değilimdir. Bana insanlar "Ya ne takmayan bir adamsın, şu senin yaşadıklarını başkası yaşasa" diye takılırlar sık sık, çünkü çok genç yaşta bazı zorluklar atlattım. Bu atılmalardan falan bahsediyorum. Zor bir süreçti çünkü genç bir oyuncunun mesleki anlamda kariyerinin bittiği bir an olabilirdi o an. Bense gülüyordum. Çünkü o dönem haklı olduğumu, mesleğimi çok severek yaptığımı ve bunun karşılığını bir şekilde alacağımı biliyordum. Bu tarz durumları yaşayan yalnızca ben değilim. Sevdiğim aktörlerin hayatlarını dinliyorum da, gerçekten sert hikayeleri var.
Kimler bunlar?
Johnny Depp mesela. Çok severim. Edward Norton'ı da. Johny Depp'in sevdiğim bir hikayesi var. 'Karayip Korsanları'nın seçmelerine gidiyor. Metinde yazan bir karakter var, her şeyi betimlenmiş. Fakat o betimlenenle, Depp'in seçmelere gittiği hal arasında uçurum var. Yapımcı ve yönetmen aradığımız bu tarz bir şey değil diye düşünürken o, sunumunu yapıyor ve karakteri kendi yaratıyor.
"iŞiMiZ FAZLACA SOSYAL"
Şu ana kadar konuştuklarımızdan ortaya çıkan tablo şu: Sen kendini mesleğine adamış bir adamsın. Peki ama kendin için en son ne yaptın?
Hiçbir şey. Biz zaten sosyal bir iş yapıyoruz. Yani normal bir insanın sosyallik olarak adlandırdığı şeyler bizim işimiz; kitap okumak, film izlemek, müzik dinlemek gibi. Zaten hayatımın bir parçası oldukları için bunları kendim için yaptığım bir şey olarak kabul etmiyorum. Onun dışında insanın gezme hevesi vardır, bende bu da yok. Çünkü turnelerde zaten yeterince geziyorum.
Değişik deneyimlerin peşinden gitmez misin? Ya da hobi olarak kabul ettiğin farklı bir şey yok mu?
Var, aslında çok var. Mesela son dönemde tahta bacaklarla yürümeyi öğrendim ve bir performansta üç saat boyunca onların üzerinde durdum.
DİLARA GÖNDER'DEN İLKER AKSUM RÖPORTAJI BURADA!