
Güz Yangını
Yapım
: 2005
Türkiye
Yapım Şirketi
: Avşar Film
Tatlı bir ilkbahar sabahına uyanmakta olan Dila hanımın çiftlik evi bütün heybetiyle koca çiftliğin ortasında yıllara meydan okurcasına durmaktadır. Nice sırlara, acılara, mutlu mutsuz yaşamlara şahitlik etmiş evin önündeki siyah jeep evin hanımını beklemektedir. Dila hanım askerdeki en küçük oğlu Keremı ziyarete gidecektir. Bu ziyarette Mercan Kanlıcanın kızı Ceylanda kendisine eşlik edecektir. Zira Kerem ve Ceylan birbirlerine tutku ile aşıktırlar ve aralarında sözlüdürler ancak bu aşktan Ceylanın ailesinin haberi yoktur. Dila hanım oğlunun bu sürprizden mutlu olacağını düşündüğünden bir bahaneyle Mercan Kanlıcadan izin koparmıştır.
Dila hanım gençliğini ve yıllarını geçirdiği bu çiftlikte yaşamaktadır. Kocasını kaybettikten sonra oğulları Oflaz, Sefa, Kerem ve tek kız evladı tekne kazıntısı Pınarı tek başına yetiştirmiştir. Dila hanım tek başına çocuklarını yetiştirip koca çiftliği ve fabrikaları idare etmek için var gücüyle didinirken çiftliğin kahyası Abbas efendi ve ailesi ona destek olmuşlardır. Abbas efendi çiftliğin girişindeki küçük evde kızları Naz ve Seda ile yaşamaktadır. Evin çatı katındaki küçük odada Dila hanım dışında kimseyle görüşmeyen ve konuşmayan 80 yaşlarındaki Safiye hanım yaşamaktadır.
Dila hanım büyük oğlu Oflaz ile başı derttedir. Oflaz annesinin bütün sevgisine ve ihtimamına karşı problemli bir gençtir. Kötü alışkanlıkları ve arkadaşları olan bir çocuktur. Kendisinin yeterince sevilmeğini ve kıymet görmediğini fikri onda saplantı halindedir.
Ortanca oğlu Sefa ise evlidir. Sessiz ve sorumsuz evlattır ve işten güçten başını kaldırmayan, içine kapanık bir gençtir.
Dila hanım bütün çocuklarını çok sevse de Keremın yeri başkadır. Kerem onu hiç üzmemiş annesini mutlu etmek için çırpınıp durmuştur. Üniversiteyi bitirmiş, şimdi askerliğini yapmaktadır. Dila hanımın bütün umudu ondadır.
Pınar, Dila hanımın en küçük ve tek kız evladıdır. Güzel bir kız olan Pınar ne yazık ki abisi Oflaz gibi ailenin problemli kızıdır. İstanbulda oturmakta ve özgür yaşamdan yana olan bir kızdır.
Kerem annesinin gelebileceğini tahmin etse de Ceylanı karşısında görünce sevinçten deliye dönmüştür. Kereme yaptıkları asker ziyaretinden döndükten sonra tek düze hayatlarına devam ederler.
Naz, çocukluğundan beri Kerema bir hayranlık ve sevgi duymaktadır. Bu hayranlık ileriki yaşlarda Nazın içinde yaşattığı ve kendisine bile itiraf edemediği bir sevdaya dönüşmüştür. Kerem Dila hanımın üniversite okumuş bir bey oğludur, oysa kendisi emektar kahya kızıdır.
Mercan Kanlıcanın büyük kızı Dicle yani Ceylanın ablası evin en büyük kızı olduğundan anneleri de olmadığından dolayı evin hakimiyetini elinde tutmaktadır. Kardeşlerinin özellikle de Ceylanın üstüne titremekte ama onlara karşı despot bir tutum sergilemektedir. Ceylanın Dila hanımlara son günlerde sıkça gitmesinin altında bir şeyler aramaya başlamıştır. Ceylan ise ablasına Naz ile iyi anlaştıklarını ona gittiğini söylemektedir. Ceylanın başına bir iş açmasından korkmaktadır. Ne yazık ki haklı çıkacaktır.
Dila hanım, Nazı da yanına alarak İstanbula Pınaryi görmeye gitmiştir. Dila hanım nerden bilebilirdi ki bu ani gidişinin ailesini de akla gelmedik acılara, mutsuzluklara içinden çıkılmayacak felaketlere götüreceğini.
Annesinin İstanbula gideceği haberini sevinçle karşılar Oflaz hatta annesinin gitmesi ve Pınaryi teftiş etmesi içinde teşvik eder. öyle ya kız kardeşin ne alemdedir oralarda? Oysa Oflazın umurunda değildir Pınar. O annesi gidince serseri arkadaşlarını çağırıp çiftlikte mangal partisi verebilecektir. Bol alkollü, uyuşturuculu bir parti olacaktır bu. Abbas efendi de küçük kızı Sedayle kasabaya indiğinden evin çatı katındaki yaşayan ölü Safiyeden başka kimsecikler yoktur.
Ceylan, Dila Hanım için örüp bitirdiği şalı özenle katlayıp torbaya koyar ve Dila hanımların çiftlik evine koşarak giderken, kendi hayatını mahfetmeye kötü kaderine koştuğundan habersizdir.
Ceylan elinde şal torbası ile evin kapısına geldiğinde Oflaz ve kendi gibi serseri ruhlu arkadaşları partinin sonuna gelmiş, aldıkları aşırı alkol ve uyuşturucun tesiri ile kendiklerinden geçmişlerdir. Nasıl olduğunu anlayamadan Ceylan kendini onların ortasında bulur. Ceylanın tüm çırpınmaları ve direnişleri fayda vermez. Bir anda Keremle kurmaya karar verdikleri o tertemiz dünyaları yıkılır.
Kanlıca ailesi yaşadıkları şokun arkasından, olayın hemen ertesi günü Oflaz hariç hepsini öldürüler. Oflaznın infazını en sona bırakmışlardır, en törensel cinayet onunki olacaktır. Ancak bu infaz tam yapılacakken Dila ve Mercan aralarında gizli bir görüşme yaparlar. Görüşme sonrası Mercan Kanlıca infazdan vazgeçildiğini Ceylanın Oflaz ile en kısa zamanda evleneceklerini açıklar.
Bundan sonraki olaylar aynı ev ve aile içine sıkışmış bir sürü duygu, ihanet, bağlılık, hasret, korku, nefret ve aşk imkansızda olsa, inadına ve ölümüne aşkla beraber iki ailenin çekişme ve anlaşmazlıklarla olduğu kadar beraberliklere ve aşklara da gebe olarak sürecektir. Ceylan ve Kerem aynı çatı altında ellerini uzatsalar birbirlerini tutacak kadar yakınken bir o kadar uzak yaşacaklardır.
Diziler.Com Puanı
Puan Ver
Ortalama puan 0 / 5. Toplam Oy 0