‘Arı Kovanı’ Operasyonunu Başlatır.

Vali Faruk yazıcı hem dostu hem de mesai arkadaşı olan belediye başkanı Selim’in yaralanması olayının faillerini adalete teslim etmenin rahatlığını yaşamaktadır. Ali Maruf’un eski karısı Sırma ve oğlu Veli, çiftlikten taşınmış, yeni evlerine yerleşmeye başlamışlardır. Ancak Sırma, ufak bir trafik kazası geçirir. Çarpıştığı kişi ise, o esnada kamyonetle şantiye işlerine koşturan Erdal’dan başkası değildir. Bu tesadüfi karşılaşma, daha bir çok gelişmeye gebedir. ‘Köprü insanlarının’ hayatında da sular hiçbir zaman durmamakta ve hayat bildiğini okumaya devam etmektedir. Şantiye kıyısına vuran İranlı mültecinin cesetleri de bu hayat denen ‘büyük oyunun’ parçalarından biridir. Vali Faruk Yazıcı’nın karşısında yine cevaplanmayı bekleyen bir sürü soru ve çözüm gerektiren sorunlar vardır. Ölen İranlının, hayatta kalmayı başaran arkadaşları Karasu nehri yatağında bordo bereli Zeybek Yüzbaşı ve adamlarınca bulunur. Haklarında yapılan soruşturma ilerledikçe değişik bağlantılar gün yüzüne çıkar. Bu mülteci ‘Şahseverler’, şehrin üstüne kabus gibi çöken terör illetinden, daha Türkiye’ye gelmeden nasiplerini almışlar ve Ali Maruf’un militanı Beşir’in dağdaki kampında esir olarak bir süre kalmışlardır. Bu parçaları bir araya getiren Vali Faruk Yazıcı ve Zeybek Yüzbaşı, ‘arı kovanı’ operasyonunu bu sefer verilen şehitlerin intikamını almak için tersten başlatır. Şehir, köprü ve köprü insanlarının inanç yolculuğu sürdükçe dostla kenetlenme ve düşmanla yüzleşme anlarına sahne olur.. Ve bu şehrin insanları çok iyi bilir ki, öldürmeyen acı daha da birleştirir gayretli-namuslu-vatansever insanları… Vali Faruk Yazıcı ve devletin askeri-polisi topyekun bir mücadeleyle terörün üstüne yürümeye devam etmektedir.