ellerimi bahçeye dikiyorum
yeşereceğim, biliyorum, biliyorum, biliyorum
Bu kez iki kadın sahnede birlikte yeşeriyor. Atlas 1948 Sineması’na önceki gün konuk olan iki kadındı yeşerdikçe seyirciyi de yeşerten. Hepimizin tanıdığı iki kadın, bütün kadınlar adına konuşmak için sahnedeydi. Yaralarım Aşktandır oyununda Füruğ Ferruhzad’ın yaşamını, yaralarını ve o yaralarından doğurduğu kadınların hikayesini Nazan Kesal’ın olağanüstü oyunculuğuyla izledik.
Yaralarım Aşktandır oyunu, bu sezon İstanbul için son kez perdelerini açtı. Ancak kadına şiddet haberlerinin günden güne arttığı, kadının her gün yeniden sorgulandığı bugünlerde kadının haykıran sesini tiyatro sahnesine taşıyan bu oyun, yeni sezon için not alınmalı.
Kadınların Sesi Sahnede
“Bir kadın kaç kere ölür?” Sesi çıksa bu soruyu soracak kadınlar, sahnede söz alıyor. Ölümünü değil uçuşunu anımsadığımız kadınların öyküsü Füruğ’un hayatında yeniden canlanırken, tiyatronun perdesi de tüm kadınlar için açılıyor. Nazan Kesal, baskı altında ezilen ve ezildiği yerden açmasını bilen çiğdem çiçeklerini, sözünü yeri geldiğinde hak edene diyen kadınları 75 dakikaya sığdırıveriyor.
Füruğcan’ın hikayesini şiirleriyle ele alan, sahnenin ötesinde şiirlerin fısıltısını devam ettiren bir oyun Yaralarım Aşktandır. Vasiyetini yazamasa da tamamlanmayan bir kitabı, Soğuk Mevsimin Başlangıcına İnanalım’ı geride bırakarak son sözünü söyleyen bir kadın şair, sanatın büyüsüyle tekrar var oluyor. İran rejimine, mollalara, her türlü dışlanmaya ve yaşamın belki de en zor basamağı olan ruhunun yaralarına da karşı durarak, “Ben varım” diyenlerin oyunu Yaralarım Aşktandır, ışığını tüm kadınlara yansıtmak için sahnesine davet ediyor.
Nazan Kesal’dan Yansıyan Işık
1900’lerin İran şiirinde unutulmaz izler bırakan Füruğ Ferruhzad; Diyarbakır ve Bursa devlet tiyatroları ve ardından özel tiyatroların tozunu yutan, Gölge Oyunu ile sinemaya adımını atan, Kayıp Şehir dizisi gibi pek çok değerli yapımdan taşan oyunculuk performansıyla Nazan Kesal’dan seyirciye uzanıyor.
33 yıllık yaşamı bir trafik kazasıyla son bulan Füruğcan’ın, toprağa emanet edilmek için bekleyen cansız bedenine dahi katlanılmazken, kendi arafında bütün kadınları sorgusuna katan bir şair, tek perdede yeniden şiirleşiyor. Edebiyatın, sanatın ve kadının aşağılandığı toplumlarda ‘aykırı’ bir ozan, cesaret aşağılamak için bu kez Nazan Kesal’ı aracı seçiyor.
Ozanların Dilinde Çıkılan Yolculuk
Sahnenin ortasında duran hareketli bir masa, dağınık topuklu ayakkabılar, değişen ışıklarıyla dönüşen bir kadın ve dilden dile dolaşan lanetlerin ortasında ufacık bir kovadaki su ile arınan şairler, farklı dillerde aynı şiiri söylemeye devam ediyor aslında. Pir Sultan Abdal’ın, “Alınmış abdestim aldırırlarsa/ Kılınmış namazım kıldırırlarsa/ Sizde şah diyeni öldürürlerse/ Ben de bu yayladan şaha giderim” dizeleriyle birlikte iki farklı şah arası erkekten kadına bir yolculuk yüzyıllardır devredip duruyor.
Kanadındaki yaralarla dahi uçmaktan vazgeçmeyen kadınlar için Yaralarım Aşktandır oyununu yazar Şebnem İşigüzel kaleme alırken, Berfin Zenderlioğlu yönetiyor. Nazan Kesal’ın hem yeşerdiği hem de yeşerttiği oyunun prodüksiyonunda ise Poyraz Yapım imzası bulunuyor.
Cem Yılmazer’in ışık ve dekor tasarımını üstlendiği oyunun müziğini Burçak Çöllü yapıyor. Deniz Biber yönetmen yardımcılığını, Natali Yeres kostüm tasarımını, Dicle Doğan hareket düzenini, Dilan Bozyel afiş fotoğraflarını, Mert Duysak reji asistanlığını üstleniyor. Şiir çevirileri ise Haşim Hüsrevşahi, Onat Kutlar, Celal Hosrovşahi‘den alınıyor.
*Haber görselleri Yaralarım Aşktandır oyununun resmî Instagram hesabından alınmıştır.