Yusuf Çetin

Ağrı Naci Gökçe Lisesi’nin ‘Orta’ kısmını bitirdi.1967–69 yılları arasında İzmir Bornova ve İzmit Köseköy'de askerliğini yaparak, terhis sonrası, 1969 yılında İstanbul’un sanat ve kültür insanlarının doğal uğrak ve yaşam yeri, Pera (Beyoğlu) ilçesine yerleşti.

Hâlen, 36 yıldan beri, burada yaşamaktadır. 1971 yılında ‘Lâle Oraloğlu Tiyatrosu’nda sanat hayatına atıldı; kısa bir süre sonra da kendini Yeşilçam’ın oyuncuları arasında buldu. Bugün geriye baktığında bu maceranın yelkenlerine 400 film sığdırdığını görüyor. Genellikle ‘Karakter oyuncusu’ olarak tanındı. 1977 yılında, temeli atılan, DİSK’e bağlı, Sinema Emekçileri Sendikası (SİNE–SEN)’in kurucuları arasında yer aldı. Daha sonra bu sendikanın ‘Genel Başkan Yardımcılığı’nı ve ‘Örgütlenme Daire Başkanlığı’nı üstlendi. Halen Sine-Sen Genel Başkanlığını yürütmektedir.Sivil Toplum Kuruluşu (STK) yaşamını, tüm hayatı boyunca dikkatini çeken alan olduğundan, bu alanda yılmadan çalışmadan duramadı ve 1990’lı yıllarda, kurulan Çağdaş Sinema Oyuncuları Derneği (ÇASOD)'un da yedi dönem ‘Denetim Kurulu Başkanlığı’nı sürdürdü ve hâlen devam ediyor.

Mezopotamya Basın ve Yayın A.Ş. (MKM)’nin beş dönem yöneticiliğini; 1996 ilâ 98 yılları arasında İnsan Hakları Derneği (İ.H.D.)’nin Genel Merkez Yöneticiliği’ni yaptı. ‘Sanat hayatı’ ve ‘Toplumsal hayat’ derken, tüm bunlardan başka ama tabii ki hayatın kopmaz bir parçası ‘siyaset hayatı’nı da unutmamak gerekecekti ve nitekim de öyle oldu: 1998–1999 yılları arasında, Halkın Demokrasi Partisi (HADEP)’in İstanbul İl Yönetimi’nde görev yaptı. Bu arada İstanbul’da her anlamda ‘gözlerinin açıldığı’ Beyoğlu yani Pera ilçesinden Belediye Başkanlığı'na aynı parti kendisini aday gösterdi.
Takvim yaprakları 2000’in Mart ayını gösterdiğinde, SİNE–SEN’in, artık Genel Başkan’ıydı. 2002 Genel Seçimlerinde ise, bu kez aynı partiden İstanbul milletvekili adayı gösterildi. 19 Nisan 2006 tarinden itibaren ise de, SİNE–SEN’in Genel Başkanlığı’na tekrar seçildi. Hâlen,İHD İstanbul Şubesi ve OYUNCU-BİR'in ‘Denetim Kurulu Başkanlığı’nıvyapmaktadır. Tabii tüm bu siyasal ve toplumsal hayatlar, kendisinin asla vazgeçemeyeceği Sanat Hayatı’nı da unutturmamaktadır. Beyaz perde ve mavi ekranın sevilen dizilerinde ve filmlerinde, rol alıp seyircilerine göz kırpmaktadır.

Böyle aktif bir hayatın sonunda, eğer prodüktörlük uğraşısına bulaşmasaydı, sanki Bir eksiklik olacaktı ve işte ‘Ararat’ yâni Ağrı eteklerinden İstanbul’un ‘Pera’sına yâni Beyoğlu’suna bu denli emek, ter, sevgi, insani duygular kokan bir hayat ARARAT Film Production’ şirketini kurduracaktı kendisine. Bu yapım şirketinde,Türkiye’de ihlâl edilen her türlü hak ve insan haklarını konu eden eserler üzerinde çalışmayı sürdürmektedir.